5 Ekim 2014 Pazar

Harry Q. Davasının Ardındaki Gerçek - Joël Dicker


Yazarın genç yaşına ve ilk kitabı sayılabilecek olmasına rağmen polisiye sevenleri oldukça heyecanlandırıp keyif verebilecek bir roman. Altı yüz küsur sayfa olması bazı okurları daha başlamadan endişelendirecek olsa da kolay okunan ve hikayesi çabuk ilerleyen bir kitap. Bununla birlikte içinde epey tekrar olduğu için aslında bu kadar uzun olmasına gerek yoktu da diyebiliriz. Kitabın bu kadar uzun olmasının ilginç bir yanı da var ama. Henüz yüzüncü sayfaya gelmeden olay hemen hemen çözüme ulaştığı için geriye kalan beş yüz sayfada daha ne anlatılmış olabilir ki diye kendi kendinize soruyorsunuz. Ama dediğim gibi birkaç tekrar dışında o beş yüz sayfanın da hakkını veriyor yazar. Birçok Jean-Christophe Grangé romanına göre daha çetrefilli bir kurgusu olduğunu bile söyleyebiliriz.

Gerçi genç yazarımız Grangé’nin ya da daha çok Dan Brown’un romanlarına göre araştırma konusunda biraz zayıf kalmış görünüyor. Grangé ve Dan Brown’daki tarihsel ve mekânsal detaylandırmaların, bilgilendirmelerin verdiği keyif de ne yazık ki bu kitapta pek yok. Yazarın İsviçreli olmasının, hikayenin Amerika’da geçmesinin bu durumda önemli bir etkisinin olduğu düşünülebilir. Gerçi bizim genç ve yakışıklı yazarımız çocukluğunda yaz aylarını Stephen King’in memleketi Maine’de geçirirmiş ama bu yeterli olmamış demek ki. Bu durum açısından Umberto Eco’nun Foucoult Sarkacı konusuna girmek bile istemiyorum çünkü o zaman Grangé ve Dan Brown bile sınıfta kalırlar.

Kurgudaki iç içe geçmişlikler de ayrı bir keyif kaynağı. Hikayedeki katmanlar arasında yapılan yolculuklar okuyanın dimağında güzel bir tat bırakıyor. Bir günümüze, bir kahramanın geçmişine, bir diğer kahramanın geçmişine, mektuplara, olay gününe vs. gidip gelirken olaylar örgüsü olduğundan da çetrefil görünmeye başlıyor ve okuyana daha fazla keyif veriyor.

Diğer taraftan Dicker’in kitabının başka ilginç bir hikayesi daha var. İlk başta satıp satmayacağı belli olmadığı için yayınevi ile çok düşük bir ücret karşılığı uzun süreli bir sözleşme imzalanmış. Ama arkasından bir anda satışlar patlamış ve Fransa’da bir milyonun üzerinde satış yapmış. Keza İspanya’da ve İngiltere’de de yüksek satış rakamlarına ulaşılmış. Bununla da kalmamış birçok saygın ödül kazanmış kitap. Ama bildiğim kadarıyla Türkiye’de henüz o kadar popüler değil. Belki de yeterli tanıtımı yapılmadığı içindir.

Kitabın bu kadar çok tutması ve ödüller kazanması çok da anormal değil aslında. Çünkü okurun beklediği her şey var içinde. Çok çalışılmış, bir takım yazma formüllerine kafa yorularak yazılmış olmalı. Sonunu başını önceden ciddi ciddi kurgulamış olmalı yazar. Cinayet, aşk, seks, tabu, gizem, polis, katil, heyecan, merak, dostluk vs. ne ararsanız var hikayede. Hatta polisiye tarzında bir yaratıcı yazarlık dersi bile veriliyor okuyanlara.

Özetlemek gerekirse her ne kadar edebi yönü biraz zayıf kalmış olsa da okuyuculara heyecan verici bir hikaye anlatan ve keyifli vakit geçirmelerini sağlayan bir roman olmuş. Okunabilir, tavsiye edilebilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder