5 Ekim 2014 Pazar

Uyandığında - Hillary Jordan


Keyifli bir distopya... Ama distopyanın keyifli olmaktan çok iç karartıcı, can sıkıcı, bunaltıcı olması daha caizdir tabii ki. Belki kitapta doğrudan Amerikan toplumunu ilgilendiren totaliter Hıristiyan bir rejim atmosferi yaratıldığı için ben çok havaya girememiş de olabilirim. Gerçi bizim coğrafyamız için de olumsuz anlamda modernize edilmiş bir şeriat rejimi kurgusu benzer bir sonuç verebilirdi. 

Neyse, demek istediğim Bin Dokuz Yüz Seksen Dörtte Orwellin yaptığı gibi okuyucunun üzerinde daha fazla psikolojik baskı yaratmak için biraz daha fazla karakter ve atmosfer analizi yapılabilirmiş. Ayrıca bu hikaye biraz daha uzun olmaya, kurguya birkaç ekleme yapılabilmeye de müsait görünüyor. Bununla birlikte distopya, ütopya, bilimkurgu tarzlarında benim en çok dikkat ettiğim şey hikayedeki destekleyici unsurların çıkarılıp yerine günümüzden ya da geçmişimizden unsurlar koyduğumuzda kurgunun bozulup bozulmadığı. Eğer bozulmuyorsa bir sorun var demektir. Demek istediğim bilimkurgu iddiasındaki bir kurgudan içinde olayların gerçekleştiği uzay gemisini çıkarıp yerine bir transatlantik koyarsanız hiçbir şey değişmiyorsa o kurgu bilimkurgu değildir. 

Uyandığındanın kurgusunda da suçluları renklendirme işlemi dışında kalanlar da bu dediğim çerçeveye giriyor. Hatta olaylar engizisyon Avrupasında geçiyor olsaydı, yani zina ve kürtajdan bahsediyorum, kitaptakinden daha vahim bir durum, suçlama, ceza vs. ortaya çıkardı. Ama suçluları renklendirme fikri gayet özgün ve güzel bence. Etkilendim. Hatta günümüzde de dövme yapılabilir diye bugüne uyarladım kendimce. Tabii ben kitaptaki haliyle kürtaj gibi bireysel hak ve özgürlükleri suç saymaktan bahsetmiyorum. Ben daha çok çocuklara, kadınlara tecavüz edip öldürenleri, gaspçı katilleri vs. aklımdan geçiriyorum. İşlediği suçun ne olduğunu belli edecek şekilde kırmızı, yeşil, mavi dövmeyle kaplayacaksın vücudunu salacaksın toplum içine. Tabii böyle düşünen benim Hitler yanım. Gandhi yanımsa bütün suçluların aslında ya toplumsal ya da psikolojik, kalıtımsal vs. nedenlerle suça itildiğini ve cezalandırılmak yerine yardım edilmeleri gerektiğini düşünüyor. Yazar da suçluların renklendirilme işleminin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğu konusunda kararsız kalmış olmalı ki renklilerin peşinden koşan Ku Klux Klan tarzı gizli bir örgüt yaratma ihtiyacı duymuş. 

Ayrıca kitabın yazarı Hillary Jordan feminist ve lezbiyen olmalı diye düşünüyorum yazdıklarından yola çıkarak. Yani sadece kurgu olsun diye değil gerçek düşüncelerini ve durumunu yansıtmış olmalı romana. Çünkü bu konulara sadece dokunup geçmiş, kurguda önemli etkileri olmamış. Olmasalar da olurmuş yani. Bu nedenle öyle düşünüyorum. 

Eğer Uyandığındaya distopya diyeceksek ama distopyaları da kendi içinde ayıracaksak Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, Mülksüzler, Cesur Yeni Dünya, Fahrenheit 451, Biz, Yıkıma Giden Adam bir yanda durur, Açlık Oyunları ve Uyandığında diğer yanda durur. Ben Stephen Kingin hayranı olduğum için onun The Running Man ve The Long Walk hikayelerini (Azrail Koşuyor ismiyle ikisi tek kitapta yayımlanmıştı yanlış hatırlamıyorsam) ikinci saydıklarım arasında değil de üçüncü bir distopya kategorisinde görüyorum bu arada. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder