28 Ekim 2014 Salı

Bay Tanrı - Alan Lightman


Bir yazarın iki kitabını üst üste okuduğum ender bir durumdur. (Stephen King’in altmış kitabını üst üste okumuş olmam hariç.) Ancak bu kez Einstein’ın Düşleri’ni okuduğumda hem kitap kısa olduğu için hem de çok keyifli bir anlatımı, kurgusu olduğu için tadı damağımda kalmıştı. Bay Tanrı hakkında okuduğum birkaç yazı da aynı damak tadını bu kitapta da yakalayacağım hissini verdi ve alıp okudum ben de. İyi de yapmışım.

Hem ilk kitaptan daha uzundu hem anlatımı yine keyifliydi hem de benim açımdan daha eğlenceliydi. Einstein’ın Düşleri öyle ya da böyle bir takım karmaşık zaman teorilerine dayandığı için ne kadar basite indirgenerek hikayeler kurgulanmaya çalışılmış olsa da biraz uzağında kaldığımı hissetmiştim olan bitenlerin. Hele benim gibi az buçuk da olsa bu zaman teorilerine kafa yormuş biri değilseniz eminim benden daha da yabancı hissedeceksinizdir kendinizi Einstein’ın Düşleri’ni okurken. Ama yine de bu kitabı daha önce de yaptığım gibi okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.

Gelelim Bay Tanrı’ya... Orijinal adı ‘Mr g’ olan bu kitap Türkçe adından kolayca anlaşılabileceği gibi tanrıyı anlatıyor. Belki ‘Bay t’ olarak çevrilseymiş daha iyi olurmuş gibi geldi şu anda bunları yazarken. Neyse. Ama tanrıyı anlatırken bunu ciddi bir şekilde yapmıyor tabii ki. Diğer sözünü ettiğim kitabında olduğu gibi bunda da keyifli bir Italo Calvino havası hakim.

Öncelikle kitapta hikayesi anlatılan tanrı dünya dinlerinde yer alan tek tanrıdan ilham alınarak yaratıldıysa da aslında başka bir tanrı gibi görünüyor. Bir kere onun Boşluk’ta kendisiyle birlikte yaşayan Deva Enişte’si ve Penelope Hala’sı var. Tamam belki bu bir gerçektir ve bizim din kitaplarımızda açıklanmamış olabilir ama bana pek de mantıklı gelmedi. Gerçi yarattığı Alem-104729 (Aalam-104729) isimli evden de bizim evrenimize çok benziyor. Aynı fiziksel kurallar geçerli. Akıllı, gelişmiş canlılar var ama onlar insan değiller. Başka galaksilerdeki başka gezegenlerde yaşıyorlar. Bizim galaksimizden hiç bahsedilmiyor kitapta ama bu başka gezegenlerde yaşananlar da bizimkinde yaşananlara çok benziyor doğrusunu isterseniz.

Sonsuz Boşluk’ta uyanıp evreni, zamanı, maddeyi ve evrensel fizik kurallarını yarattığı anda Boşluk’ta ortaya çıkan kendi zıt karakteri Belhor da şeytanı temsil ediyor tabii ki. Onun ismi tanıdık gerçi. Yardakçıları büyük ve küçük Baphometler de öyle. Hıristiyan ve Musevi dini kaynaklarından alınmış isimler. Bence onların da farklı ve özgün isimleri olsaydı daha iyi olurdu. Biz gene de anlardık onların şeytan ve iblisler olduklarını.

Sonuç olarak Alan Lightman bir fizikçinin gözünden tanrı, şeytan, sonsuzluk, yaradılış, büyük patlama, evren, izafiyet, zaman, ışık hızı, inanç, ruh, ölüm, reenkarnasyon, iyilik, kötülük vs. gibi birbirinden ilginç konuları eğlenceli bir kurgunun içine yedirerek çok keyifle okunur bir hale getirmiş. Tabii kurguladığı başka gezegenlerde yaşayan başka akıllı canlılar üzerinden sosyal içerikli birçok mesaj vermekten de geri kalmamış. Bu dünyaya yeniden gelecek olsam yeniden okumak isterdim bu kitabı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder