Veciz Sözler üst üste okuduğum üçüncü Barış Bıçakçı kitabı oldu. Bizim
Büyük Çaresizliğimiz, Aramızdaki En Kısa Mesafe ve Veciz Sözler. Şimdi sırada
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi var. Demek ki gerçekten sevdim Barış Bıçakçı’yı.
Bu kitapta da daha önceki Barış Bıçakçı kitaplarıyla ilgili yazılarımda
değinmiş olduğum yalın ve akıcı anlatım vardı. Tabii ki yine dostluk ve aşk
kavramlarını ince gören usta işi dokunuşlar, vuruşlar. Barış Bıçakçı hakkında iyi
bir anlatıcı olmasının yanı sıra iyi bir gözlemci olduğu da her okuduğum
kitabıyla birlikte daha da pekişen bir düşünce oluyor benim için. Ayrıca kendisiyle
tanışmak ve oturup uzun uzun sohbet etmek isteği oluşturdu bende okuduğum bu üç
kitap.
Dostluk ve aşk kavramlarının incelikli işlenişini süsleyen ve insanı
okuduğunda şöyle bir durup düşünmeye sevk eden güzel sözler bu kitapta da vardı
doğal olarak. Doğal olarak diyorum çünkü kitabın adı zaten Veciz Sözler. Kitap
ismini kurgusal bir radyo programından alıyor. Her sabah radyoda yayımlanan ve
yurdun her yerinden insanların telefonla bağlanarak o günkü anahtar kelimeyi
içeren sözler söylediği Veciz Sözler isimli bir program. Anlatıcımız da bu
programın sadık bir dinleyicisi oluyor ve Ankara’dan aradığını ve isminin Sulhi
Saygılı olduğunu söyleyen, kendisi hakkında başka da bilgi vermeyen bir
katılımcıyı kendi kurguladığı şekilde bize anlatıyor. Tabii bunu yaparken de
Sulhi Saygılı’nın çeşitli kelimeler hakkında söylediği veciz sözlerden yola
çıkıyor.
Bu anlatış Sulhi Saygılı’nın nasıl biri olduğunu tanımlamakla kalmıyor
üstelik. Çocukluğundan başlayıp o güne kadar geçen zamandaki her şeyini
kurguluyor. Aile ve okul hayatını, arkadaşlıklarını ve aşklarını, edebiyat
merakını, işini ve ev hayatını, hayat hakkındaki, insanlar hakkındaki
düşüncelerini anlatıyor. Yine her zamanki gibi bu kurguda yazarın kendi
hayatından bir şeyler olduğunu da düşünmeden edemiyor okuyucu. Yani ben
düşünmeden edemedim.
Sulhi Saygılı’nın kurgu hayatının paralelinde insan ilişkilerini de genele
yansıtılacak şekilde işlemeyi ihmal etmemiş yazar bu kitabında da. Herkesin
kendisini ya da tanıdığı birilerini bulacağı birçok davranış ve düşünce pastanın
üzerindeki pudra şekeri gibi sayfaların arasına güzelce serpiştirilmiş yine.
Aynı kelime hakkında söylenen fakat birbiriyle çelişen veciz sözler ve bu
sözleri dile getiren kişiler hakkındaki değerlendirmeler bu durumun en
belirginleştiği yerler olmuş.
Yazar hakkındaki görüşlerimi daha önceki iki yazımda dile getirdiğim için
bu yazıya o konuda söylenecek pek bir şey kalmadı. Bu da demek oluyor ki bu
seferki yazı öncekilerden daha kısa olacak. Neyse kitabın sonunda ufak bir
sürprizin de okuyucuyu beklediğini söylemeden geçmeyeyim. Tahminime göre
yazarın önceden kurgulamadığı, yazarken hikayenin sonlarına yaklaştığı sırada
aklına gelen, biraz da kafa karıştırıcı ama keyifli bir son olmuş.
Bu yazıyı bitirirken ismi Veciz Sözler olan bir kitaptan alıntı yapmamak
olmaz tabii ki. Kitabın başlarında anlatıcının Sulhi Saygılı hakkında yaptığı bir
tanım çok hoşuma gitmişti. Onu alalım buraya:
“Hafif hışırtılı bir sesi vardı. Sanki ses telleri söylemekle söylememek
arasına gerilmişti.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder